Besin Değerleri Eskisi Gibi mi?

Sağlığınızı Siz Yönetin

Besin Değerleri Eskisi Gibi mi?

Yıllar önce işlenmemiş toprakta zengin mineral ve vitaminleri bünyesine katarak yetişen meyve ve sebzelerin besin değerleri bugünkünden çok daha farklıydı. Benzer şekilde, o topraklarda büyüyen otlar ile beslenen hayvanların etleri de bugünkünden çok daha yüksek besin değerlerine sahipti. Sonuçta da doğal olarak, bu zengin içerikli besinlerle beslenen atalarımız da daha sağlıklı besleniyorlardı.

Aslında oldukça eski bir bilimsel çalışma bu gerçeği ölçeklenmiş haliyle yayınlamış durumda:

1940 yılındaki besinlerin 2002 yılındakilerle karşılaştırmasını yapmışlar. Potasyum, Magnezyum, Kalsiyum, Demir ve Bakır değerlerinde en az %10'dan başlayan en çok %76'ya ulaşan oranda bir azalma saptamışlar.

Aşağıdaki üç resimde besin değerlerindeki azalma yüzdeleri gösterilmiş.

Örneğin, havuçtaki magnezyum oranında %75'lik bir azalma var. Bunun anlamı 1940 yılında bir havuç yiyerek alabildiğiniz magnezyum için 2002'de 4 havuç yiyerek ancak alabileceksiniz demek. O tarihten yani 2002'den günümüze olan değişim ile ilgili nedense hiç araştırma bulamadım. Ama mantıken daha fazla azalmış olsa gerektir.

Neden bu şekilde bir azalma var derseniz, büyük miktarlarda endüstriyel tarım yöntemleri kullanılınca maliyeti en düşük vitrin görünümü en güzel olana doğru evrilme çok doğal oluyor. Yani en besleyici havuç türü değil, en hızlı ve çok büyüyen türlerin tarımı yaygınlaştırılıyor. Bu türün belki de en düşük besin değeri olmasının piyasa açısından önemi yok tabii ki.

İkinci önemli neden yoğun miktarda ekim yapıldıkça bitkiler topraktaki vitamin ve mineralleri kullanıyorlar. Aynı toprakta bir sonraki yıl daha az, sonraki yıl daha da az... Nihayet yok denecek kadar az da kalsa örneğin havuç görünümü ile vitrinlik olabiliyor ama gerçekte havucun içermesi gereken besin maddelerini bulunduramıyor...

Bir başka neden ise tarım ürünlerinin hasat edildikleri yerlerden çok uzaklara fire vermeden, bozulmadan, ticari kayba neden olmadan ulaştırılmaları gerekliliği. Bu nedenle, yeteri kadar olgunlaşmadan hasat edildikleri için de yetersiz besin değerleri ile sofralara gelmek zorunda kalmaları...

 

Tabii ki, günümüz ticari kaygılarıyla kütleler halinde beslenen, kesilen ve tüketici pazarlarına en düşük maliyetle en yüksek karla satılan hayvanların besin değerlerinde de azalmalar görmek hiç sürpriz değil.

Durum böyle olunca, doğru beslenme daha da yakalanması zor bir hedef oluyor.

Neler yapılabilir?

Organik tarım bir çözüm gibi görünüyor. Ama yine ticaretin boyutu büyüdükçe güvenilirlik azalmaya başlıyor.

Belki en güzeli doğrudan üreticiye ulaşmanın yollarını aramak. Belki üretici kooperatiflerinin desteklenmesi. Bu destekten kastım devlet desteği değil. O keşke olsa, ama devlet ne yapacağını bana sormaz. Benim destek ile söylemeye çalıştığım tüketici olarak ödediğim parayı nereye yönlendiriyorsam orayı destekliyorum demektir. Yani paramı pazarda köylüye veriyorsam onu destekliyorum demektir.

Bu arada, balkonda, terasta küçük çapta da olsa bir iki bağ maydanoz ekip, toplamak harika bir eylemdir. Bir kere 5 kişi birer bağ maydanoz ekse, beş bağ üretim olur. Beş bin kişi olsa, beş bin bağ...

Belki balkonda başlayan bu sevgi bir permakültür fanatiği doğurabilir. Belki ondan da birilerine bulaşır. Derken doğayı seven, kendine yetemese de en azından tükettiklerinin bir kısmını üreten, barış insanları çoğalır belki...

Randevu İsteğinizi İletmek İçin
Formu Doldurup Gönderiniz

İsteğiniz incelenip size geri dönüş yapılacaktır.