Genetik "Tarif" ve Esneklik

Sağlığınızı Siz Yönetin

Genetik Üst sırada bir fareye, alt sırada da bir insana ait yeni döllenmiş bir yumurta hücresini görüyorsunuz. Fare embriyosunun 3,5 günde geldiği aşamaya insan embriyosu altıncı günde geliyor. Ama sonuçta aynı süreçler yaşanıyor. Nasıl yaşanacağı ise içindeki genetik şifrede yazılı. Şimdilik biz ne yazıldığını anlayamasak da orada yazılan plan uygun ortam bulursa kaderini gerçekleştiriyor.
Şimdi biraz düşünmenizi istiyorum. Biraz geçmişinizi düşünmenizi... Yukarıdaki aşamanızın da az öncesini...
Bugün bu yazıyı gören gözleriniz, okuyan ve anlamlandıran beyniniz doğum tarihinizden tam bir yıl önce neredeydi? Kısa cevap: Yoktu...

İçinde barındığınız vücudunuz ilk önce tek bir yumurta hücresi olarak yaşama gelme sırasını bekliyordu. Bir tohum hücresi olarak.
Annenizin milyarlarca, trilyonlarca hücresi arasından tohumluk olarak ayrılmışlardan bir tane tohum hücresiydi o zamanlar. Babanızın sperm hücrelerinden bir tanesinin de aynı hücre içine alınmasıyla tohum canlanmaya başladı, yani yeni bir canlının macerası başladı, sonunda bugüne kadar geldiniz. Hepimiz aynı süreçlerden geçtik, öyle geldik.
Trilyonlarca farklı görevi ve özelliği olan hücreler olarak varız şimdi. Bir süre daha var olmaya devam edeceğiz. O süreye bizim dilimizde "ömür" diyoruz. Sonra moleküllerimiz bize geldiği gibi bizden gidecek. Beden hikayemiz bitecek. (Ruh kısmını bilmiyoruz. Hepimizin kendimize göre yorumu var o konuda. O şimdiki konumuz değil.) Biz bedenimizin öyküsü ile devam edelim.
Toprağa düşen bir tohum gibi düşünün. Tohumun özelliği içinde bulunduğu ortamın moleküllerini alıp belli bir şekle sokmaya başlamasıdır. Topraktan seçip aldığı yapıtaşlarını havadan aldıklarıyla karıştırıp kendini büyütür. Kimi molekülleri yaprak haline getirir, kimilerini kabuk, kimilerini çiçek kimilerini dal. Sonunda o bahçede daha önce olmayan bir elma ağacı artık vardır. Veya çınar ağacı. O ağaç oraya nereden geldi? Aslında orada toprağın içindeydi. O tohum denen "tarif" fırsat buldu. Yapıtaşlarını bir araya getirdi. Şimdi o toprak artık ağaç.
Siz de aynısınız, ben de. Gördüğünüz, görmediğiniz her canlı da aynısı.
Tüm canlıların hücreleri içindeki plan aynı alfabe ile yazılmıştır. Bir başka benzetme ile yemek tarifi gibi yapılacaklar ve hangi sırayla yapılacakları aynı alfabenin harfleri kullanılarak sözcükler, anlamlı cümleler halinde yazılır. Aynı alfabeler ve sözcüklerle nice öyküler, romanlar, kitaplar ortaya çıkar.
Her canlı böyle bir kitaptır, okuyabilen için.

Aşağıdaki resimde soldaki hayvan hücresi, sağdaki bitki hücresi... Sizin hücreleriniz de bunlar gibi... Bitki hücreleri gibi değil, ötekinden...


Şimdi bir yemek tarifi kitabı benzetmesiyle anlatmak istediğimi biraz daha somutlaştırmaya çalışayım.

Öyle bir tarif kitabı ki mutfağa koyuyorsunuz, o plandaki malzemeleri kendine çekiyor. Bünyesine katıyor ve kendisini bir çorba, ya da bir sebze yemeği haline getiriyor.
İşte bu yazılan "tarif kitabı"na genetik diyoruz. Kullanılan dile de DNA. Karınca DNA'sı da mısır DNA'sı da aynı alfabe, yani aynı harflerle yazılmıştır. Hatta bizleri hasta eden mikroplar da aynı biz insanlar gibi birer "tarif kitabı"ndan ibarettirler. Bu tarifler içinde bulundukları ortamları kullanarak kendilerini çoğaltırlar. Onların da amacı kendi genetik şifrelerini çoğaltmak, nesillerini sürdürmek... Hepsi bu. Bunların toplu adı "yaşam" zaten.
Bu genetik şifrenin çok önemli ve mutlaka farkında olmamız gereken bir özelliği daha var.
Duruma göre hangi sayfalardaki tarifleri kullanacağı, hangilerini şimdilik dursun deyip kullanmayacağı konusunda esnekliğinin olması. Yani ortamda bulunan malzemelere göre yapacağı yemeğin içeriğini, hatta bazen yemeğin türünü değiştirebilme özelliği. Madem pirinç yok, bulgur kullanıp pilav yapayım diye plan değiştirebilir. Yemek tarifinde sarımsak yazıyorsa, mutfakta da bulursa kullanır, bulamazsa sarımsaksız yapar. Hele salatayı ne bulursa ondan yapar. Evde ne varsa yapılacak sebze yemeğini ona göre şekillendirebilir. Sonunda aynı tarif kitabı soframıza değişik kılıklara bürünmüş olarak gelir oturur.
Yani aynı tarif kitabı demek her yemekte aynı menü demek değildir. Burası çok önemli! Aynı tarif kitabı ile harika ziyafet sofraları da yaratılabilir, ya da tatsız, tuzsuz, lezzetsiz sofralar da.
Bu "esneklik" biraz da eski bilgilerin etkisiyle, çoğunlukla gözden kaçırdığımız bir özellik.
Uzun yıllar boyu zannettik ki, bizim genetiğimizde şeker hastalığı var. Biz de annemiz veya babamız gibi kaçınılmaz son olarak şeker hastası olacağız. İşte burada çok yanıldık. Bizim "tarif"imiz ortamda bulduğu malzemelere göre bizi şeker hastalığına doğru da yönlendirebilir, ya da tam tersi.
Genetik olarak yazılmış kodumuzu değiştirebilir miyiz? Hayır.
Peki esnekliği kullanarak ortamda bulduklarını biz etkileyebilir miyiz? Tabii ki. Pirinci saklarsak mecburen bulgur pilavı yapar. Sarımsağı mutfağa sokmazsak yemekleri mecburen sarımsaksız yapar. Ya da mutfakta sadece patates varsa, her öğünümüzde bin bir gece masalları gibi daima ve sadece patates yemeği bulabiliriz.

Genetik şifremizin üzerinde aşağıdaki resimdekine benzetebileceğimiz çok sayıda açma kapama düğmeleri vardır. Bunların hangilerinin açılacağı, hangilerinin kapanacağı dış koşullara cevap olarak değişir. Bu esneklik yeteneğine genel anlamda epigenetik adı verilir.
İşte bu gerçek, fonksiyonel tıbbın üzerine temellendiği çok önemli dayanaklardan birisi. Yani genetiğimizi değiştiremeyiz ama açma kapama düğmeleri ile farklı çalışmasını sağlayabiliriz...

Randevu İsteğinizi İletmek İçin
Formu Doldurup Gönderiniz

İsteğiniz incelenip size geri dönüş yapılacaktır.