Atalarımızın ölüm nedenleri, açlık, susuzluk, vahşi hayvanlar, soğuk, doğal afetler, bulaşıcı hastalıklar, haydutlar, başka devletlerin akıncıları, yağmacıları, vs. idi. O dönemlerdeki şehirleri çevreleyen muhteşem surlar da o zamanın tehditlerine karşı etkili önlemlerdi. O kaleler de bu tehditleri şehirlerin dışında tutmayı çoğunlukla başarıyordu.
Sonra zaman ilerledi. Silahlar gelişti. İnsanoğlu uçakları da silah olarak kullanmaya başlayınca kale surları birdenbire anlamsızlaştı. Yüzyılların savunma birikimi insanları koruyamaz hale geldi. Öte yandan sosyal yaşam şekli değişse de insanların diğer insanları sömürme, onların emek ve kaynaklarını zorla veya hile ile ele geçirme arzusu hiç değişmedi. Eskinin Cengiz Han'ları ordu toplayıp şehirleri yağmalarlardı (kibarcası fethederlerdi). Malları, mülkleri, yiyecek maddelerini, hazineleri gasp ederlerdi (kibar adıyla ganimet elde ederlerdi). Genç kadınları ve genç erkekleri esir ederler, alım satımlık mal ederlerdi. Şehri bırakıp giderken de yakıp yok ederek ayrılırlardı.
Günümüzün Cengiz Han'ları tabii ki daha medeni. Savaşan orduların içinde görünmezler. Hatta hiçbir yerde görünmezler. Kimisi papyon kravatlıdır, kimisi golf kıyafeti kılıklı. Ama insanoğlunun bütün emek ve gelirlerinin kendilerine akıtması hırsı hiç değişmemiştir. Üstelik bir Cengiz Han'dan hayal edilemeyecek kadar kat be kat daha güçlüdürler.
Orduları paradır. Araçları kâr amaçlı dev endüstrilerdir. Silahları moderndir. Kılıca, kalkana, topa tüfeğe benzemez. Başta gıda, hayvancılık, ilaç ve kimya endüstrileridir. Bu silahlar en büyük sermaye desteğinde ve en yüksek teknolojiler ile bilenir ve donatılırlar. En büyükleri mafyatik bağlar ile birbirine örülü görünmez karargahlardan yönetilirler. Düşmanlarının, kendileriyle savaşıldığından, yenildiklerinden ve ganimet olarak yağmalananların arasında sağlıklarının da olduğundan haberleri bile yoktur. Birçok gelişmiş devlet bütçesini aşan tek kalem bir ilacın aslında beklendiği kadar yararlı olmadığı, hatta yan etkilerinin kaş yaparken göz çıkartacak kadar çok fazla olduğu ortaya çıksa... Bunu kanıtlayan bilimsel makalelerin sayısı artarken o dev ciroları yöneten CEO'lar ve profesyonel pazarlama ekipleri, pazarın ellerinden kaymasını sessizce izler mi? Neler yapar? Veya daha doğrusu neler yapmaz? Düşünün lütfen. Yapabileceklerinin boyutlarını hayal etmeye çalışın. Endüstriyel hayvancılığın insan sağlığına ve doğaya, bilime, akla ve mantığa sığmayan zararlarının bir sabah tüm insanlık tarafından kavrandığını düşünün. Gözünüzde bir canlandırın. Peki dev hayvancılık endüstrisinin sahipleri ve yöneticileri bunu hesap edemeyecekler mi? Etmiyorlar mıdır? Önlem olarak ne gerekirse, ama her ne gerekirse, yapmayacaklarından şüphe duyar mısınız? Bu iki örnek yeter!
Atalarımızın ölüm nedenleri, açlık, susuzluk, vahşi hayvanlar, soğuk, doğal afetler, bulaşıcı hastalıklar, haydutlar, başka devletlerin akıncıları, yağmacıları, vs. idi. O dönemlerdeki şehirleri çevreleyen muhteşem surlar da o zamanın tehditlerine karşı etkili önlemlerdi. O kaleler de bu tehditleri şehirlerin dışında tutmayı çoğunlukla başarıyordu.
